KAVRAMSAL ÇERÇEVE

KÜMELER VE KRİSTALLER: SIFIR NOKTASINDA GÖZLEM

Sinopale 5  “Kümeler ve Kristaller: Sıfır Noktasında Gözlem” ana başlığı altında 12 Temmuz-31 Ağustos 2014 tarihleri arasında Sinop, Türkiye’de gerçekleşecek.

Sinopale’nin düzenleyicisi olarak bienali uzun vadeli, sürdürülebilir mikro-politik ve özgürlükçü çabalara dayandıran Avrupa Kültür Derneği bir uluslararası küratörler ekibi ile işbirliği içinde sanatçıların seçimi ve program oluşturma, öğretici ve işlevsel bir kolektif yaklaşım benimseyerek sergiye, etkinliklere ve mantıksal yoldan çözüm bulan yönlendirmelerine yerel bağlamla kültürler arası değiş tokuşun bir formatını üretmekten sorumludur.

Sinopale olaya dayalı, süreç ve mekan odaklı bir bienaldir. Bizler için Sinopale’nin yeni üretim, deneyim ve sanat alanı ile günlük yaşam arasındaki dolaşım modellerini doğuran sanat pratiklerini teşvik eden, yerellik ve konumundan ilham alan deneysel karakterini vurgulamak önemlidir. Sinopale farklı formatlarda pek çok etkinliği içermektedir. Alternatif mekanların yanı sıra, bienalin ana sergisi eski hapishanede yer alacak.  Eş zamanlı olarak, sergiyle aralarında bir hiyerarşi olmaksızın, tüm Sinop şehri kısa süreli performansa dayalı etkinliklerle dolup taşacak. Ayrıca bir açık hava film gösterimleri programı, Sinopale Yaz Akademisi Eğitsel Programları, Sinopale Çocuk ve Gençlik atölyeleri geniş bir izleyici kitlesine ve topluluklara açık olacak.

Sinop kentinin karmaşası ve kent içindeki potansiyel alanları eklemleyen geçmişin, günümüzün değer sistemi ve bakış açısıyla doğrudan değerlendirilmesinin değerini gösteren sanatın sergileme değerini, ve estetik etkinliklerin yatay yapısını oluştururken işleyeni devam ettirmeyi vurgulamak istedik.

Sinopale bu yaz paylaşma, ortak nokta, farklılık ve bilginin, bilgi olmayanın yanı sıra estetik, sosyal ve politik pratiklerin bir alanı olarak aynı sürecin diğer yönleri olarak görülebilecek belirli bir alanın bilgisinden elde edilen deneyimden öğrenilen ve yaşanılan sanat pratiklerini bir araya getiriyor. Bunun gibi temsili değerler -mekansal ve doğrusal olmayan şekilde oluşturulmuş- sanat ve tarihte ortaktır.

Sanat pratiklerinin alan-uzam-kent’i birleştirmek için verimli bir şekilde yeni köprüler inşa edebildiği, onu dışsallaştırıken ve değiştirirken varolan bağlamda çözünebilecek sosyal değişim için çapraz araçlar olarak görülebildiği üretken pratiklerin bir alanının açılması amacıyla “evrensel haritacılığın var olmadığı”(1) bir yöntemin soy ağacı üzerine Sıfır Noktasında Gözlem tasarısına başladık. “Kümeler ve Kristaller” hem manevi ve çevresel kamusal alanlara ve “varlığı parçalamanın ya da yaratmanın mutlak düzenini oluşturan halka açık olanın ölçülemezliği”(2)ne atıfta bulunur.

Etnografik ve arkeolojik hevesle, bilgi oluşumlarının kümelerini ve bulutların maddesel izlerini keşfettik, ve değerlerin nasıl kristalleştiğini ve nasıl enerjinin ve maddelerin hammadesi olabildiğini sorguladık.  Marx metalara “onların hepsine mahsus olan bu sosyal varlığın kristalleri (örn. ; insan gücü), değerler- meta değerleri.” şeklinde atıfta bulunmuştur. Potansiyel bir enerji stoğu için kristal ideal modeldir: O, enerjinin korunumu ve dönüşümünün genel yasasını ima eder.

Enerji asla kaybolmaz ya da artmaz, sadece bir formdan diğerine dönüşür. Çağdaş fiziğin esas problemi,  enerji yokolma ve kendi biçimini değiştirme eğiliminde olduğundan, enerjinin nasıl depolanacağı sorusudur. Bu,  fiziksel enerjiye, sosyal enerjiye ve işgücü akışına mahsus olan gerçekliği üreten bir dönüşüm fenomenidir. Bir alanın enerjisi alanın var olan gerçeğinin dokunaklı doğasını sürdürür, ve karşılığında, alan enerji üretir, bir döngü halinde. Sıfır Noktasında Gözlem enerji ve bilgi arasındaki ilişkiyi zaman ve uzam içinde inceliyor.

Haritalandırma- işlevselci diyagramlaştırma ile mutluluğun geleceğinin taslağını çizdik

İşlevselci diyagramlaştırma metodunu uygulayarak nitel uzamsal pratiklere bir atlayışın, onun birinin aynı anda hem ‘çözümleyici’ hem de ‘mucit’ olduğunu varsayan iki tür karakterinden faydalanan  ‘mutlu bir geleceğin’ taslağını çiziyoruz. Bu amaçla, bir performansı izlemenin, edimsel bir pozisyon üstlenmenin, onları haritaya yerleştirmenin, veya kolektif ifadelerden doğabilen hem maddi hem manevi ögeleri içeren yerel yeterliliğin haritalandırılmasının aynısı olan sosyal ve estetik pratiklerin gelişimini inceliyoruz.

Félix Guattari’nin belirttiği gibi “haritaların kendisi taslaklar üzerine deney yapmanın etkileşime geçirdiği laboratuvarlar gibidir.” Onlar sosyo-analitik, estetik ve politik pratikleri hemen oluştururlar. Haritalandırmalar hiçbir özete, tespite ya da kronolojiye basitçe indirgeyemeyecek ancak sosyal, biyolojik, şiirsel, kozmik ve diğer kayıtlarda -işaretlerde ve seslerde-  insan dışı akışlara katılan, kendi göstergelerini doğurmaya yetkin olan şematik etkilerden ortaya çıkan potansiyelleri geliştiren olaya dayalı süreçlerdir.

Harita, pek çok sayıda değiştirilmiş ‘oluş’un icat edilmesinde,  haritanın doğası olan ölümlerin çeşitliliğinin bir ifadesinde pek çok yöntem sağlar. O, göçleri ve ölümleri düzenlemede hem estetik ve bilimsel, hem de sanatsal ve teoriye yönelik bir araçtır.  O, şematik koordinatları belirlemede ve kişiselleştirilmiş alanlar yaratma tutkusunda yeni olan dönüşümcü yörüngelerin yeni ve yerelleştirilemeyen bağlarına karşı şematik önermelerin sistemini geliştiren,  her zaman tersyüz edilmiş, döndürülmüş veya yeniden değerlendirilmiş olabilir.

Sıfır Noktasında Gözlem –bir analitik-polemik ve estetik-üretken pratik

Bakışa dair özgürleştirici çabalarımıza odaklanma riskini alıyoruz. Görme noktası bir delik – bir dikiz deliği- olan klasik perspektif, gözlemi dışardan ayna işlevi gören (yansıtan) yüzeyin içine doğru varsayar.  O, bir geometrik simetri içinde, bakış açısı ve ufuk noktası arasındaki teorik kimlik etrafında kurulmuştur. O, başlangıç ve bitişi aracılığıyla, geçiciliğin sanal bir alanını-bakanın gözlerini büyüleyen, çekimin otomatikleştirilmiş bir alanını- önerme kapasitesine sahip, görmenin amacının ufuk noktası olduğu, saklı bir varsayımı içerir ve bakışı sabitler.

Michel Foucault’nun “Şeylerin Düzeni”nin başlangıç bölümünde bize bilgi alanının üretimine, geometrik olarak sabitlenmiş noktaların ilişkisinden doğan nesnel yansımaların alanına ve onların sembolik ifadesine bakmanın önemine dikkat etmemizi istemesi tesadüf değildir.

“Sıfır Noktası” yeni bir Süper Nova keşfetmek için saptanmadı. O, genişletilmiş ‘Demode Gözlemler’ (Yersiz Düşünceler), simetriyi bozmak, klasik perspektiften farklı olarak gözlem sürecine eleştirel ve tarihsel bir önem veren ‘360 derecelik bir dikkat’e dayalı yeni bir görme biçiminin analitik-polemik ve estetik-üretken pratikleri anlamına gelmektedir.  Manevi zihinsel şeylerden bahsedecek olursak, ‘sınıflandırma öğretisi’ işe yaramamaktadır- onlar varoluşun parçasıdır. “Sıfır Noktasında Gözlem” ihtiyaçlar sebebiyle limiti aşmak,  ve  moleküler faydacılığın ve mikrokozmiğin işleyen ve şematik pratiklerini üstlenmek için bir kriz durumunda çalışmak demektir. O, uzamsal olarak, binlerce gözün çevresel ve kanıtlanmış pratikleri, mümkün olan tüm perspektiflerin bir karıştırıcısı, algı ve duyusal deneyim arasında, bilinçaltı ve bilinçlilik, kamu, toplum ve farklılık arasında yeni bir ilişki getiren, sürekli değişen bir mekanik göz olarak nitelendirilebilir.

Sıfır Noktasında Gözlem dünyaya bakmakta yeni türetilmiş yolların önerildiği bir metod değildir sadece.  O, dünyanın önünde olmak değil, merkezin olmadığı dünyanın bir kavramı, dünyada olmak demektir.  Bu yeni asimetrik biçimlenim, aktiflik ve pasiflik arasındaki farktan fazlasıdır. O; eş zamanlı olarak çelişkili uzamsal bir figürün tasarlanması veya şematikleştirilmesi anlamına gelir, sanki birinin aynı anda hem görünür hem de perde arkasında olması, çift yönlü bir yapı, çiftlenmiş gibi ama iki aynı şeyin çift hale gelmesi gibi (aynı özellikleri, özdeş kütle ama farklı elektrik kutupları  [– ve +]),  ya da birbirine benzeyen ikizler gibi, ya da zihinsel süreçler sistemini etkinleştiren aslında ajan olan Kafka’nın iki bürokratı, ya da iki yarıktan aynı anda geçerken tünelleme etkisinin veya dalga biçimi durumunun sergileyeceği kırınım dokusuna bağlı olarak çiftyarık deneyindeki çabucak geçen elektron gibi, ancak birisi onun hangi yarıktan geçtiğini gözlemlerse, bu gözlem parçacığın tutumunu tamamen değiştirir ve onun sadece parçacık biçimi durumunu gösterir.

Bakmanın böyle bir şematik yöntemi günlük yaşamda tutar, çocuğun kendiliğinden çevresinin detaylarını keşfetmesi, endişeli çiftçinin mavi gökyüzünde çıkan bulutları tarladan izlemesi, açık denizdeki balıkçının fırtınanın yaklaştığını görmesi, gece göğünün yıldızlarını gözlemleyen, ve güneş ve dünyanın Samanyolu’nun kenar mahallelerinde yer aldığını sadece keşfeden bilim adamının merakı, yaprak tomurcuklarının yeşil patlamasına bakan şairin masumiyeti…

Böylece, birinin kapalı gözlerle zihinsel fenomene bakışının deneyiminin algılanamaz yöntemlerinin hepsiyle ilgileniyoruz; bakışının kendine döndüğünü bilen kadın ile gizemlinin dinsel deneyiminin okyanus hissinden farklı olmayan, ya da uyurgezerin yolunun otomatikleştirilmiş adımları, birinin gerçekliğe ve onun fenomenlerine bakmasının yöntemini otomatiksizleştirme. Otomatiksizleştirme algının mekanik yönlerini zihinsel süreçlerden ve kavrayış yeteneğinden farklılaştırıyor, yani “algı bir nesneyi kavramaya, bir nesne ve bilinçlilik arasındaki ilişkiyi kavrayış yeteneğine” ve makineleşmiş bilinçaltının akşına işaret eder.

Moleküler Algıları Niçin ve Nasıl Geliştirme

Sıfır Noktasından Gözlem kendi arada kalışında sadece bilgiyi gözlemlemez, aynı zamanda üretken bir pratiğin tüm yaratıcı taraflarında işleyen, kavrayış yeteneğinin bir etkinliği, moleküler bir algı geliştirmeyi amaçlayan şematik önermenin bir pratiğidir. O, etkinliğin anlayışına; yani estetik, politik ve tarihsel ontolojik anlayışa doğru açılıyor. İkisi – evrenin içinde ve dışında- arasındaki uzam böylesi bir gözlemin sürecini dışarıdan bir gözlemciye görünmez kılan, doğası birleştimek ve bağlamak olan bir geçittir.  Konu görünmeyen fenomeni keşfetmeye gelince, bu birisinin üstlenebileceği en öne çıkan gözlemdir.

Aradaki uzam bir düşsel harika ve plastik alan, tamamen davranış meselesi ve kolektif ihtiyaçların ilişkilerinden türeyen kişisel olmayan bir bireyselleşmedir. Dünyayı açık uçlu bir dinamik etkinlik ve çeşitliliği kendi tarihsel ve politik ufku içinde üreten “en olağanüstü olasıdan en değiştirilemez maddileştirmeye” bir yapısal kolektif pratiği olarak “aradaki her şey mümkündür”. Bireyselleşmenin alanı kendi metabolizasyonları yolu ile doğan yeni gerçekliklerden oluşan bir özgürleşme ve seçeneklerdir. Bu metabolizasyon bir mümkün olanın, şeyler akışkan ve tanımlanamaz olduğu  için- bu, yaşayan özne ve yaşayan bilginin canlı gücü ile sosyal alanın ‘saf’ enerjilemesidir- şeylerin kendisinin tarihsel ve tanımlanamaz olduğu, bir kişinin kendi düşüncesinin( bu üretken alan üretken akışlarla döner) etkili bir gerçekliği olarak kıymetli bir metabolizasyondur.

Gerçek yaşamın potansiyelleri olarak kendi kendilerinin sonu için kapasitlerini göz önüne sererek yeni oluşumların edimselliğini gerçekleştirmek için uğraşıyoruz. Bu, ne özne ne de nesne olan (belirli) parçacıkların dolaşımının ve tabakaların çoğaltılması ve mümkün kılınması olarak -örn;  evrenin inşa blokları olan, bizim de aynı şeyden oluştuğumuz, potansiyel yersiz yurtsuzlaştırmanın saf miktarı- politik etkileri vektörleştirmek ve yön belirlemek için, kendini  dinamik güçlerin tam ortasına yerleştirmektir.

Onlar, kritik bir biçimde gerçek dünyayı bir uçtan diğerine geçerken ve, yaratıcı ve madddesel tarihsel ontolojik görüşü kapsarken- “tarihte rol oynayan kolektif meselenin” tümünün maddesel görüşü-  kırılmaları etkilemek için gücü muhafaza ederler. Bu, şiirsel ve teorik düşünce olarak direncin tüm yaşayan enerjisiyle, gerçek sosyal ilişkileri izleyen ve referans noktaları onlardan gelen düş gücünün bir eylemidir.

Enerjiyi özgür bırakmanın bir metodu- boşluğun üstüne tasarlamak

Sıfır Noktasından Gözlem, Sıfır Derecesini Yazmak gibi, ulaşması imkansız olan sıfır noktası enerjisini özgür bırakmak için özgün yöntemlerdir. Sıfır noktası enerjisi aynı zamanda boşluğun “artık enerjisidir”. Bilimadamlarının varsayımda bulunduğu gibi, evrenin enerjisi maddenin pozitif enerjisi ile yer çekiminin negatif enerjisi arsında dengededir.   Sıfır enerjisinin yoğunluğu mikrokozmik ve önemlidir- birincil meseledir.  Sıfır noktasından gözlemlemek, boşluk üstüne taslak çıkarmanın, hiçliğin karşıtı olarak boşluğu şemalaştırmanın bir pratiğidir. Boşluğun alternatifi bir doluluktur.  O, mutlak olarak doluluğa, maddelerin akışına, bolluk içinde oluşmuş bir varlık olarak yaşam için alanın sürekli inşasına sebep olan bir pratiktir. Maddenin ve onların cisimdeki metabolistik varlıklarının böyle bir kavramsallaşması, bize bir biyo-politik figür gibi olmaya yönelme olasılığını sunuyor. “Çokluğun biyopolitik üretiminin ne içerdiği budur: kendini doluluktan boşluğa uzatana kadar boşluğu doldurmak” göçün bir yersizyurtsuzlaştırma çizgisinin meydana gelişinin onotlojik pratiğini genişletmek ve derinleştirmektir.

Astrofizikçiler kara deliğin olay ufkunun sınırı içinde bir olay olduğunda, bu olay bir dış gözlemciye asla ulaşamaz, hatta böyle bir olayın olup olmadığını tespit etmeyi imkansız hale getirir derler. Sıfır Noktasından Gözlemlemek’te, bir gözlemcinin kendi bakışının dışında farklı odak noktaları aldığı anlamına gelen, kara deliğin olay ufkunun etkilerini ima ediyoruz. Böyle bir gözlemde, eleştirel mesafe olmaksızın gözlemci gözlem alanında yer alır ve onun bir parçası olur, örn. ; bilen özne ve  bilinen nesne arasındaki sınırları bulanıklaştıran, bir nesneye saygı ile temsili ve sembolik savlardan oluşan bir bakış açısından değil.

Bugüncülük polemiğiyle bir estetik olay için çağıran böylesi bir konum, olmak ve yer almak arasındadır.  Bu bugüncülük, yeni bir uzam ya da alan yaratmaktadır,  “bir süreç olarak özneleştirme, ve bir ilişki (kendisiyle ilişkisi) […] kendisine bir gücün bir ilişkisi olarak  ‘özbenlik’ oluşur. “Özneleştirmenin bir ‘bireyle’ işi yoktur: bir olayla alakalı belirli ve kolektif bir özneleştirme (günün bir vakti, bir nehir, bir rüzgar, bir yaşam…). O, yoğunluğun bir şeklidir, kişisel bir özne değildir.”

Kara delikler: dönüşün olmadığı kozmik mezar olarak olay ufku- hayal olarak ebedi dönüş

Bilimadamları geri dönüşü olmayan, içinden ışığın bile kaçamayacağı ve Albert Einstein’ın genel görecelik teorisini takip eden uzay-zaman ilişkisinin türdeşliğinin bozulmasına yönelik bir noktanın altını çizen, olay ufku olarak anılan matematiksel olarak tanımlanmış bir alana neden olan yerçekimsel çöküş gibi, kara delikleri onların yıkım potansiyelleri ile açıklar. Kara delikler mükemmel kozmik mezarlar, anlamsız maddeler için mükemmel rezervuarlardır- çağdaş bilim tarafından uzayın matematiksel tahsisini gösteren güçlü bir şekilde yoğunlaşmış uzay.

Félix Guattari sosyal ve mikro-politik uzayın nesnel kara deliklerini yarattı. Onların fonksiyonlarının içlerinde nasıl örgütlendiğini anlamak için, bir kişi ağıza odaklanarak, yüzdeki deliklere bir bakabilir. Bu görüntü uçurumu çağrıştırır- karanlığın ağzı yutabilir, ama aynı zamanda bir kelime söylemek veya konuşmak için açılabilir, ya da bir ipucu bırakabilir, uzayda bir gizemin izini sürebilir, ya da ortak noktada iş üretebilir, sesler uzaydan ve bedenlerden geçip giderken ve onları ele geçirirken ses üstüne grafik olan ifadelerin biçimleri iletişime girebilir. Boşluğu ne değiştirebilir, ve eşiği ne geçebilir ve geri dönebilir? Bu düşünce zincirinde, bizler ebedi dönüşün nasıl boşluktan çağrışım yaptığını, merkezkaç kuvvetinin yaratıcı meseleyi nasıl karıştırabildiğini ve eylemdeki kolektif yaratıcılığımıza nasıl ilham verebildiğini soracağız.

Bu ebedi dönüş bir olayın değişmesi değil, ancak bir hayal olarak onun ebedi dönüşüdür ki, Foucault’nun “insan dışı ötekilik”, tüm manevi ve hayali yönleriyle, mekanik hareket yaratmak için, “varolan dünyada kesin olarak demir atmış olan bir bilinçlilik, böylece hakiki gerçekliğin zeminine karşı hayali görünümünü yaparak meydana gelen bükmenin bir biçimine izin veren  imgesel için şart olandır. Bu hayal aslında bir geri dönüş değildir, ancak uzam içinde ortaya çıkan ve kendini harekete geçiren, ve uzamla büyüyen öznenin sürekli bir gelişimi saf oluşumun geridönülemez bir değişimine neden olur. Gerçekliğin önemli deneyi büyümedir- örneğin, evrenin genişlemesi ve sürekli gelişimiyle şişmesi. Bu, bizim sorumluluğumuzun ve politik öznelliğin pratiklerinin içkin büyümesi ile nasıl karmakarışık oldu, ve bu, bizim var olan durumlarımızın soylulaştırması, güvenlikleştirme, bir ülkeyi ilhak etme, finansallaşma ile ekonomik krizin kara deliklerinin şişmesine nasıl karşı koyabilir? O, bizim gerçekliklerimizin bozulmalarına nasıl karşılık verebilir?  Bu çaba açık uçlu bağımlılıkları keşfeder, tarihin ve anlamın tüm iki anlam ve belirsizliklerini kucaklar ki bir dördüncü boyutun fikrini anlamak için tüm karışık perspektiflerin pozitif ve doğrulayan konumları gibi ötekiyi ve ‘ben’i daima kucaklayan, bizim (önemli) insan dışı ötekiliğimize yayılandır.

Krizin negatifliğini tersyüz etmek- sosyal kara deliğin yankısı olarak öznel rezonans

Hepimizi çevresel krizlerle ve boğmakla tehdit eden soyutlaşmaları akışkan bir sele çeviren dünya ekonomisi krizleriyle karşı karşıya geliyoruz.  Küresel kirizin farklı boyutları sürekli olarak yerelliği vurmakta, dağıntısal süreçleri onun yerçekiminin olumsuz etkileri altında hızlandırarak bireysel ve kolektif olarak hepimiz tarafından üretilen pozitif enerjiyi ele geçirmekte ve dondurmaktadır. Bu, üretken güçlerin tükenmesine ve tekyönlü ekonomik faydalar için öznelliğin kapanmasına yol açmaktadır ve bunun, sürekli yükselmekte olan sosyal ve ekonomik maliyette, sosyal bağın tekrar üretilmesinin koşullarına yıkıcı bir etkisi vardır.

Soru, krizin olumsuzluğunu, çifte açmaz nedeniyle oluşan yaratıcı eylemin olayının ontolojik ufku içinde olumluya nasıl çevirebileceğimizdir. Bizim yaratıcı etkinliğimiz kısa ömürlü bir abide içinde, baskıyı yaratım ve buluşa evirme kapasitesiyle, geri dönüşü olmayan bir süreci tetikleyebilecek patlamaya hazır patlama merkeziyle ateş alabilir. Olağanüstü bir durumda kolektif olarak krizleri üretken ve işbirlikçi çalışmaya evirebileceğimiz güçleri nasıl örgütleyeceğimizi öğrenmek zorundayız. Sıfır Noktasında Gözlemlemek, krizlerin iki anlamlılığının çelişkilerini ‘gerçek’ bağlamın bakış açısından bir bumerang etkisi yaratmak için kullanmayı öğrenmek demektir, yani mikropolitik olanın düzlemine müdahale etmek, ritimlerin, tümevarımların, akışkanlıkların yaratıcı akışına dahil olmak demektir.

Tüm aktif ve pozitif enerji veren nicel ve yaratıcı madde akışlarıyla arada bir yerde konumlanan, Sağlam bir “şu an” üretmek amacıyla geçmişi ve geleceği bağlayan değişimin dinamik akışları için yaratıcı kaosun eşiğini açan Félix Guattari’nin kavramında, öznel rezonans bir kara deliğin yankısıdır. Tüm tekilliklerin darmadığın edildiği bu çevre, güç ve bilginin geniş bir yeniden dağıtımına neden olabilen ortak kaynaklar,  onların farklılıklarını teşkil etmektedir. Yaratıcı kaos okyanusunun güçleri, zayıf güçler ve kuantum dalgalanmaları aracılığıyla güç ağını yaymaktadır. O, bir uzam oluşturmak için bir parça kesebildiğimizden, ona bir biçim vererek örgütlenmenin bir estetik örneklemi olarak yaratmak için, yani gerçekliğin belirli bir eşiğini geçmek, şematik bir pratiği işleme koyan anlamına gelen  ilk ilimdir (material prima). O, bizim somut yapı iskelemizi tutan bir uzam/ yerdir, destek vermiyor çünkü tutarsız oluşumlar gibi bulutlu ve bulanık, ancak gerçekliği oluşturma yetisindedir.

Öğrenmenin ikincil biçimleri- somut direnç

Burada Silvia Federici’nin, kendisinden öğrenecek çok şeyimiz olduğu, kendini kıymetlendirmenin ve kendi kaderini tayin etmenin bir sürecinin başlatan Sıfır Noktasında Devrim: Ev işi, Yeniden Üretme ve Feminist Mücadele’yi anmak istiyoruz. O, bize yalnızca kamu çıkarını yeniden inşa etmek için değil, aynı zamanda yeni ortak alanlar yaratabilecek ilişkilerin bir özelliği olarak dayanışmanın yeni biçimlerini keşfetmek için bize araçlar verir. Bu,  kendi sorumluluğu olarak özbenliğin muhafazasına olan tutumlarımızın büyük bir dönüşümünü gerektirir, örn. ; hem estetik hem politikayı kuran sosyal ilişkilere karşı sorumluluk, tüm üretken alanlara ve güçlere ilişkin “sayısız dalgalardan dışarı doğru başka alanlara çağlayarak akar”. Ortaya çıkan bir diğer önemli soru dayanışmanın ve paylaşmanın kolektif bir projesinin kökeni olarak tarihi nasıl tanıyabileceğimizdir.  Bu tarz pratikler eğitimi ve öğrenmeyi kapsamanın yanında sadece birbirimize karşı sorumlu olmayı değil aynı zamanda bilgi ve öznellik gibi dünyaya, ormana, denize, havaya ve manevi çevreye karşı da sorumluluğu içeren işbirlikçi çalışmalardır.

Yeni demeçler üretmek amacıyla ‘büyük politika’dan başlamıyoruz, ancak ‘minör, bütünleşmeyi ima eder’ savı ile ilk başta marjinal olan bir süreçten, minör biçimlerden başlıyoruz. Dolayısıyla insanlık hallerinin kuşbakışı bir görüntüsü yok. Bununla birlikte, çelişkili bir biçimde, minör biçimler asıl tarihin dışında olamaz, çünkü onlar somut dirençtir, ve aslında tarihi üretirler. Minör öğrenme süreçleri düşüncelerin asıl hareketini, onun yaşayan enerjisini sağlar. Öğrenmek tüm yaşamsal meseleleri ve insani ve insan dışı ağların iletişiminin sistemlerini alakadar eder, Bateson’ın dersini takiben etrafımızdaki her şeyden, bir köpekten, bir taştan, bir çocuktan öğrenebiliriz.

Hepimiz tüm yaşayan canlıların esas tabiatı olan, hayatta kalması ve çevresine uyum sağlaması için zorunlu olan,  yaşam boyu süren bir öğrence süreci içindeyiz. Öğrenme, yaşamın düzenleyen ve kendi kendini düzelten, nitelikler ve uzantılar yaratmak için sorumlu bir pratiğidir. O, kendi kendini yaşatan makinelerin estetik varoluşunun ve yaratıcı direncin birbirini izleyen estetik etkilerinin patlaması olarak tüm yaşama nüfuz eden mevcut gerçekliklerine olan onların çelişkili şiirsel bağlarının metobolistik bir pratiğidir. Estetik güçte karşılıklı olarak paylaşılmayanın bir arada var olmasını, bağlam yaratmak ve ondan öğrenmek için bünyesinde barındırır. O, birinin kendisini orada konumlandırmak için alanları bireyselleştirme tutkusudur. Diğer bir deyişle, öğrenmek için arzularımızın minör hareketleri önemli bir dirimselci düşünmeye doğru başta gelen bir adımdır.

Özgürlüğe tüketimcilik ya da bir mal olmayan, ancak yaratımın, yaratıcı tatminin yanında kalan yeni bir buluşun bir kavramı olarak ulaşmak istiyoruz.  Özgürlük ve sorumluluk birbirine karşı ortaktır. Ne kadar özgürlük kazanırsak, karşılıklı olarak sorumluluğumuz o kadar artar, ritmik adımlarla, biri özgürlük için, sonraki sorumluluk için. Yeni varoluşsal topraklar yaratmak ve hayal etmek için düşünmemizi sömürgelikten kurtaran anlık tutkularımızdan ayrılamaz olan, kendi bahçelerimizi ve tarlalarımızı ekip biçmeli, ürün vermeleri için sabırla beklemeliyiz.Bu süreçte, öğretici ihtiyaçlarımız tarafından nasıl yönetilebiliriz ve yaşamın yeni biçimlerini icat ederek günlük yaşamlarımıza nasıl  doğrudan gönderme yapabiliriz? Michel Foucault’nun ‘bir sanat yapıtı olarak yaşam’ demeci bize varoluşun estetiğinin bir biçimini, öyle bir yaşam ki birinin özne olarak değil, ama bir sanat yapıtı olarak varolduğu bir yaşamı ima eder.

Yenilenme için kırılmalar ve tutkular- gündelik yaşamın kalitesini yeniden inşa etme

Bu yüzyıl Güney’den Kuzey’e, Doğu’dan Batı’ya ve geçmişteki olağanüstü yoğunlaştırmaların ve titreşimlerin bir akışına kadar yenilenme için kırılmalar ve tutkulardan biridir. Enerjilemenin yersizyurtsuzlaştırma akışı uçurumu geçmek ve bugünü oluşturmak için bu kırılmalardan geçer, ve yeni duyarlılıkları, yeni anlayışları, yeni bir cömertliğin nimetlerini canlandırır ve onlara izin verir.

‘Bitip tükenmez bilinçaltı servet’in esareti içinde yer almak için gerçekliğin çeşitli seviyelerine hayat verebilen yaşama yeniden şekil verme umudu içinde arzulanan yurdundan etmenin bir motorunun donanımının mühendisliğini yapmak istiyoruz. Durmadan artan güçle gerçekleşen bu kırılmalara dikkat etmek, hızla gelişmek ve iki kola ayrılmak- ekolojik stratejileriyle yeni devrimler, yeni bağımsızlık, yeni alternatifler- ve yönetimsel teknikleri ve topluluklar arasında yeni ilişkiler telkin etmek için uğraşmak zorundayız. Üretken ve politik güçler arasında yeni ittifaklar oluşturmak adına şematik dersler için bir pragmatik (öğretici) ihtiyaç var. Onu toplumun üretme hakkı ve yaşamın kendisi olarak adlandırabiliriz.

Devrimsel tutkuların şematik önermesi yaşamın her yönüne tüm bu yaratıcı potansiyel ile nüfuz etmek ve monoton ritmiyle günlük yaşamın katılığına geri dönmek için yeni evrimsel yörüngeler geliştirme potansiyeline sahip.  Günlük yaşamımızın uyumunu ve kalitesini düzenlemek için arzularımızı ve tutkularımızı kullanmamıza izin verin. Gelecekte yeni bir beton inşa etmek için yalnızca etimizi gerçeğin yalnız iskeletine giydirmemiz anlamında değil,  ama boş zamanlarımızıda hafif güneşin altında suyun dalgalanmalarında yüzmek, ılık taşları üzerinde uzanmak için harika koşullar sunan gerçek bir eğlenceli işbirliği buluşu olmak zorunda olan huzurlu yaşam için bir alan verecek halihazırdaki bir liman inşa etmek amacıyla olayın iki türlü karakterini ve onun kırılma için potansiyelini korumak. Acil olarak hem çalışma günlerimizin hem de işten sonra eğlenebileceğimiz tüm boş vaktin nakaratına ihtiyacımız var.

Tüm bu süreçlerin başında gerçekliği inşa edebileceğimiz, uyarlanabilen ve dirençli bir gerçekliği, bir miktar paraya ihtiyacımız var. Ayrıca tüm biçimlerinde yaşamın olumlu bir doğrulaması olarak biyo matriks ve biyogüçten gelen yaşamın bütün kalitesi ve niceliğini kapsayan tüm nicel yaratıcı materyale ve tekil sayılara ihtiyacımız var. Gregory Bateson biyoloji içindeki değer doğrusal bir fonksiyon değil, ama son derece lokal olan en uygunun bir meselesini saptar. Bir durumda iyi olan, bir diğerinde zehirli olabilir.  O, bunu politik ekonomi dünyası ile karşılaştırıyor: “Biyolojik değerin bu özelliği para için beklemez.” Bu, biyogücün “embriyolojinin gerçeği” olarak tanımlandığı Deluze’nin biyo matriks analizine bağlanır. Larvanın dönüşüm ihtiyacı bir potansiyel ve güç olarak içten gelir, ve durdurulamaz. Yaratıcı devrimin larval öznesi, yaşama yeni bir anlam veren bir mikrokozmik dirimselcilik aracılığıyla tüm tabakanın aktif bir ‘dönüşümsel yeniden değerlendirme’si içinde bir ‘biyopolitik varlık’ olarak öznelliğin üretimidir.

Bir değişim süreci olarak öğrenmek- Bir uzamın bilgisi

Bu sene Sinopale’de öğrenmeyle oldukça bağlantılı olan ortak bir bilinci tetikleyen sanat formlarını bir araya getirmekle ilgileniyoruz. Bir değişim süreci olarak öğrenme, hem öğrenmeyi hem de unutmayı kapsıyor, bazıları diyecektir ki o çevreden bilgi edinmek ve o çevreyi geri beslemek, “niteliklerle zaten örtülmüş” uzantılar geliştirmek için, örneğin; bilgi, yaşayan bilgi, kamusalın bir siyasetini uygulamak adına ortak fikirleri yaratmak için ihtiyaç duyduğuğumuz hem bireysel hem kolektif üretilmiş, bağlayabilen tüm ortak bilgidir. Yani bizlerin bir araya gelebildiği, bir projenin kamusallığını belirleyen, birbirine benzeyenlerin bir projesi olmayan uzamın bilgisinin bir alanını tanımlamak için uğraşıyoruz. Direnebilen bilgiyle ilgileniyoruz, çünkü direnç tüm ekolojik tanım kümesiyle kamuda üretken bir pratik olarak, hem maddenin hem de teorik düşüncenin bir şiirsel çelişkisi, ontolojik bir pratik ve biyogüç olarak anlaşılabilir.

İşimize kattığımız yaratıcılık, zanaati -ki zanaat şirketleşmiş post-endüstriyel seri üretimin uzun süreli baskısı altındadır ve yokolmaya yüz tutmuştur- çağdaş sanatın etkileyici gerçekliği ve dokunaklı mevcudiyetinin heterojen eşsizliği içinde bir araya getirebilir. Biz, onlar arasındaki değiş tokuşun, hayali meleke için,  kendi bağlamlarından çıkıp, o çevre için kendi çevrelerinde üretilmiş, daha da artan bir şekilde başarılı olabilecek ikincil eğitim stratejilerini güçlendiren öğrenmenin yaratıcı potansiyelinin  bir kendi kendine işleyen oluşum olarak göz önüne serilebildiği sıradışı hayat okulunun en çok öne çıkan gücünün hesabını nasıl verebileceğini soruyoruz.

Sinopale’nin bu versiyonu tamamen öğrenmenin minör biçimleriyle ilgilenmeye, alternatif toplum eğitimini desteklemeye ve alanda üretilmiş sanat ev bilgiye eşit erişim sağlamaya adanmıştır. Bununla marjinalleştirilmiş, dışlanmış, ve unutlmuş bilgiyi kullanan ve yeniden değerlendiren ekolojiye saygılı ve ondan ilham alan bir sosyal gelişme adına bugünün farkındalığını arttırmayı ve kullanılmış maddeleri dönüştürerek onlara yeniden yaşam vermeyi umuyoruz.

Metin: T. Melih Görgün, Dimitrina Sevova

Aslı Çetinkaya, Işın Önol, Emre Zeytinoğlu, Elke Falat’ın katkılarıyla

———————————————————————

[1] Félix Guattari, The Machinic Unconscious: Essays in Schizoanalysis, trans. Taylor Adkins (Los Angeles/CA: Semiotext(e) / Foreign Agents, 2011).

[2] Antonio Negri, Time for Revolution, trans. Matteo Mandarini (London / New York: Bloomsbury, 2013/2003).

[3]Félix Guattari, The Machinic Unconscious: Essays in Schizoanalysis, trans. Taylor Adkins (Los Angeles/CA: Semiotext(e) / Foreign Agents, 2011, p. 172).

[4]“Subjectivation has little to do with any subject. It’s to do, rather, with an electric or magnetic field, an individuation taking place through intensities (weak as well as strong ones), it’s to do with individuated fields, not persons or identities.” Gilles Deleuze, “Breaking Things Open, Breaking Words Open,” in id., Negotiations, trans. Martin Joughin (New York/NY: Columbia University Press, 1995, p. 93).

[5] Cf. Rosalind E. Krauss, The Optical Unconscious (Cambridge, MA: MIT Press, 1994, p. 113).

[6]Michel Foucault, The Order of Things,trans. Alan Sheridan (New York: Vintage, 1973).

[7]Unfashionable Observations is one of the English translations of Friedrich Nietzsche’s Unzeitgemässe Betrachtungen, better known under the title Thoughts Out of Season. Friedrich Wilhelm Nietzsche, Unfashionable Observations, trans. Richard T. Gray (Redwood City/CA: Stanford University Press, 1998). Friedrich Wilhelm Nietzsche, Thoughts Out of Season, in The Complete Works of Friedrich Nietzsche, trans. Adrian Collins (Edinburgh and London: T. N. Foulis, 1915).

[8] Antonio Negri, Spinoza for Our Time: Politics and Postmodernity, trans. William McCuaig (New York/NY: Columbia University Press, 2013, p. 59).

[9] Wolfgang Iser, “The Aesthetic and the Imaginary,” in David Carroll (ed.), The States of “Theory”: History, Art, and Critical Discourse (Stanford/CA: Stanford University Press, 1990, p. 205).

[10] Félix Guattari, The Machinic Unconscious: Essays in Schizoanalysis, trans. Taylor Adkins (Los Angeles/CA: Semiotext(e) / Foreign Agents, 2011, p. 189).

[11] Antonio Negri, The Savage Anomaly: The Power of Spinoza‘s Metaphysics and Politics, trans. Michael Hardt (Minneapolis: Univ. of Minnesota Press, 1991, p. 196).

[12] Roland Barthes, Writing Degree Zero, trans. Annette Lavers and Colin Smith, preface by Susan Sontag (New York: Hill and Wang, 1968). A theme common to structuralist writing, as Deleuze outlines: “No structuralism is possible without this degree zero. Phillipe Sollers and Jean-Pierre Faye like to invoke the blind spot, so designating this always mobile point which entails a certain blindness, but in relation to which writing becomes possible, because series organize themselves therein as genuine “literemes”. In his effort to elaborate a concept of structural or metonymic causality, J.-A. Miller borrows from Frege the position of a zero, defined as lacking its own identity, and which conditions the serial constitution of numbers.” Gilles Deleuze, “How to recognize structuralism?,” in id., Desert Islands and other Texts 1953-1974 (Los Angeles/CA: Semiotext(e), 2004/2002, p. 186).

[13] Antonio Negri, Time for Revolution (London: Bloomsbury, 2013/2003, p. 230).

[14] Gilles Deleuze, “Breaking Things Open, Breaking Words Open,” in id., Negotiations, trans. Martin Joughin (New York/NY: Columbia University Press, 1995, p. 92).

[15] Gilles Deleuze, “Life as a Work of Art,” in Negotiations, op. cit. (pp. 98-99).

[16]Wolfgang Iser, “The Aesthetic and the Imaginary,” in David Carroll (ed.), The States of “Theory”: History, Art, and Critical Discourse (Stanford/CA: Stanford University Press, 1990, p. 205).

[17] Gregory Bateson, “Double bind, 1969,”in id., Steps to an Ecology of the Mind: A Revolutionary Approach to Man’s Understanding of Himself(Chicago: University of Chicago Press, 1972, pp. 271-278). See especially Bateson’s rendering of the training of dolphins, in which some resist the routine by developing creative and inventive ways of affirming that routine, breaking the rules with striking and unexpected feats in front of the audience while being obedient during training sessions.

[18]Félix Guattari, The Machinic Unconscious: Essays in Schizoanalysis, trans. Taylor Adkins (Los Angeles/CA: Semiotext(e) / Foreign Agents, 2011).

[19]“This definition of learning raises questions regarding cases of ‘learning’ or ‘hysteresis,’ which can be found among purely physical phenomena. One of the best known of these is the case of the Chladni figures.” Gregory Bateson & Mary Catherine Bateson,Angels Fear: towards an epistemology of the sacred (New York/NY: Macmillan, 1987, p. 46).

[20] The American Heritage Dictionary defines hysteresis as “the failure of a property that has been changed by an external agent to return to its original value when the cause of change is removed.” It is the dependence of a system not only on its current environment but also on its past environment, on its history, on the path it took to get to its current state.

[21]Bateson, Angels Fear, op. cit. (p. 47).

[22]Bruno Latour, Reassembling the Social: An Introduction to Actor-Network-Theory (Oxford University Press, 2005).

[23]Bateson, Angels Fear, op. cit. (p. 47).

[24] Silvia Federici, Revolution at Point Zero: Housework, Reproduction, and Feminist Struggle (Oakland/CA: PM Press, and Brooklyn/NY: Common Notions and Autonomedia, 2012).

[25] Massimo de Angelis about Silvia Federici’s Revolution at Point Zero.

[26]Humberto Maturana Romesín, Fundamental Relativity: Reflections on Cognition and Reality (Berlin and Munich: Deutscher Kunstverlag, 2013).

[27] “What strikes me is the fact that in our society, art has become something which is related only to objects and not to individuals, or to life. That art is something which is specialized or which is done by experts who are artists. But couldn’t everyone’s life become a work of art? Why should the lamp or the house be an art object, but not our life?” Michel Foucault. (1991) [1984]. “On the genealogy of ethics: An overview of work in progress,” in Paul Rabinow (ed.), The Foucault Reader. (Harmondsworth, Middlesex: Penguin, 1991/1984, p. 350).

[28] Silvia Federici, “Feminism And the Politics of the Commons,” The Commoner, The Commoner, January 4, 2011<http://www.commoner.org.uk/?p=113> (accessed 2014-04-15). Republished in updated form in David Bollier and Silke Helfrich (eds.), The Wealth of the Commons: A World Beyond Market & State (Amherst/MA: Levellers Press, 2012) <http://wealthofthecommons.org/essay/feminism-and-politics-commons>.

[29] Gregory Bateson, Mind and Nature: A Necessary Unity (New York/NY: E. P. Dutton, 1979, p. 54).

[30] Gilles Deleuze, “The Method of Dramatization,” in id., Desert Islands and other Texts 1953-1974 (Los Angeles/CA: Semiotext(e), 2004/2002, p. 97).

Referanslar:

Revolution of Forms (http://www.revolutionofforms.com)

Köy Enstitüleri (http://en.wikipedia.org/wiki/Village_Institutes)

Ortak Alanlar, Sanatçı İnisiyatifleri, Kamusal Projeler, Kalkınma Projeleri, Ortak İdeolojik Alanlar ve Yaşatma Stratejileri

Geleceği Biriktirmek (http://collectingthefuture.europist.net/)