Nüfus Fazlalığı Üzerine Düşünceler
20 Ekim 2001’de, NATO bombalamalarından sonra ve tam olarak Tito tarafından yönetilen bağımsız birliklerin Belgrad zafer gününde, Belgrad’ın Çağdaş Sanat Müzesi yeniden kapılarını ziyaretçilerine açtı. Bu vesileyle Róza El-Hassan, “R. ‘nin Nüfus fazlalığı üzerine düşünceleri” adlı işinin beşinci bölümünü hazırladı. “R. Nüfus fazlalığı üzerine düşünceler”; eylemler, heykeller ve gösterilerden oluşan karmaşık bir sanat bütününün başlığı. Belgrad’daki gösteri sırasında El-Hassan, kan bağışında bulundu ve yerel Kızılhaç organizasyonu yararına, toplu bir kan bağışı eylemi düzenledi. Yardım kurumunun derhal bir kan nakli merkezi (kamp yatakları, tıbbi kontrol, olağan teknik cihazlar) kurduğu özel olayda El-Hassan, üstüne bilgisayar basım tekniğiyle gerçek boyutlarında bir Yaser Arafat fotoğrafı basılmış bir çarşaf üzerinde yatıyor. Bu Arafat fotoğrafı, New York’taki 11 Eylül olaylarından sonra dünya- ca tanınan bir medya ikonu haline gelmiş bir fotoğraf. Fotoğrafta Arafat da kan bağışı yaparken resmedilmiş. Bu gerçek boyuttaki çarşaf, kan vermede kullanılan yatağın üstüne seriliyor ve El-Hassan tamamen Arafat’ın bedeninin üstüne denk gelmeyecek şekilde bunun üstüne yatıyor, ayrıca Arap adamın baş kısmı da sanatçınınki tarafından kapanmıyor. Sanatçı gösterisini, Budapeşte ve daha sonra Kızılhaç’ın kurul- duğu ülke yani İsviçre’de Zürih, gibi birçok yerde sundu. Bir yandan mahallerin değişimi, temanın yerel bağlam tarafından belirlenen yorum değişkenlerini ortaya çıkarırken, diğer yandan da yerel bakış açılarına küresel müdahaleyi vurguluyor. Arafat’ın bakış açısını doğrulamak; Belgrad’da ve Budapeşte’de tamamen farklı anlamlar taşıyor. Ayrıca, aynı görsel im, yerel bağlam kapsamında farklı tartışma nedenlerini bile temsil sayabileceğimiz değil, aynı zamanda onun temsili ile ne ölçüde özdeş olduğunun tartışılabilirliği. İmge-im ve anlam doğrudan ve karşılıklı bir ilişki içinde olmadığına göre, mahal yorumu belirliyor. Bir imgenin, nesnenin veya olayın yorumlanmasında yerin kendisi de, seçilmiş bir konum, siyasi, estetik, coğrafi veya kurumsal söylemler tarafından tanımlanmış bir mevki anlamına geliyor. Eldeki sanat yapıtının varsayımı veya statüsü hakkında bize bilgi sağlıyor. Róza El-Hassan kendi bakış açısını konuyla ilgili bir çerçeve olarak dikkate aldığı için, çeşitli olası okumalara simgesel referans sadece bir mazeret.
Bu sonuncusu, çeşitli okuyucular tarafından saptanan olası okumaları eş zamanlı olarak görünür kılıyor ve karıştırıyor ve bu yolla görsel bir tuzak yaratıyor, imge olarak varolan fakat asla açık bir anlam taşımayan. Yine de göstereni – gösterilen oyunu aracı olacak biçimde kullanmıyor, çünkü gönüllü olarak kan bağışında bulunma eylemi, sanatsal özelliklerle sanatçının etkili, ahlaki bakış açısını olanaklı kılıyor. Bu, taşıyabileceğinden fazla yüklenmiş görsel imleri etkin olarak serbestleştiren tekrar tekrar çarpıtılmış bakış açısı, kinayeli, halen daha alaycı değil. Sanatçı, ahlaklı bir duruş alma gerekliliğine ve dolaylı olarak bunu başarmanın çok zor olduğu bir dünyada bunun karmaşıklığına dikkat çekiyor. Bunun sebebi, güç yapısının bir parçası olarak temsilin hiç bir zaman yansız olamaması, sözde bir “evrensel değer”e (bizim durumumuzda yani kan bağışına) müdahale edilmesi durumunda bile. El-Hassan tarafından yapılan okuma, Belgrad, Budapeşte ve Zürih’te birbirine benzer açık siyasi bir mesajı iletiyor. Dogmaların dışında konumlanmış, ırk, cins veya itiraşarımıza aldırmaksızın hepimizi birbirine bağlayan bir kollektivizmin acil gerekliliğini savunuyor. Birbirinden farklı oturma pozisyonlarında şekillendirilmif çeşitli ahşap insan figürü heykelleri de “R’nin Nüfus fazlalığı üzerine düşünceleri” serisinin birer parçası. Heykellerin modellemesi kaba, oldukça imalı şekilde yapılmış ve kesinlikle doğanın bireysel olarak şekillendirilmiş taklidini cisimleştirmiyor. Modellemenin destekleyicisi, sanatçı tarafından geliştirilen “baştan savma iş” estetiği, hala öznel bir hitap işlevi görüyor: insan figürünün evrensel imini sıcaklıkla doldurarak bireyselleştiriyor. Heykel tarafından hissettirilen ortak insanlık hali, bizi yabancılıkla, kültürel olarak “öteki” olanla yüzyüze getirmiyor, kendi yabancılaşmış varlığından değil, R.’ninkinden yani Rózá’nınkinden -bu yolla soyadını geride bırakarak- söz ediyor. Söz konusu sıcaklık da bu hoş saptamadan kaynaklanıyor. Kendini tanıtırken bir yabancı olmadığını ama bizimle kişisel bir ilişki içinde olduğunu ileri süren kişi, Róza El-Hassan değil, sadece basitçe Róza. Başlık, insan dayanışmasını duyuruyor: R.; nüfus fazlalığı üzerine düşünen, tek harfe indirgenmiş bir ad. Róza El-Hassan’ın bireyciliği insanoğluna yönelen kapılar açıyor. Kendisinin kalabalıktan biri olduğunu iddia ediyor, kendini heykelle özdeşleştiriyor ve insanoğlunu kendisi üzerinden düşünüyor. Bununla birlikte, başlık ve bireyselleştirilmiş tanıtımın nezaketine, nüfus fazlalılığı ideolojisinin hayaleti eşlik ediyor. R., nüfus fazlalığı hakkında ne düşünüyor? – Anlamın ucu açık kalıyor. Çevrebilimsel felaket, insan sevgisi, kıtlık ve yoksulluğun yol açtığı açlık sonucu ölümler veya soykırım, hepsi onun anlam temelini oluşturabilir. Daimi olan her şey R. – orada oturup, düşünürken. Ama mahal hep değişiyor: Metelkova, geçici bir müze binasına dönüştürülen Ljubljana’daki eski askeri kışla veya Budapeşte’deki Moskova Meyadanı’nı dolduran satıcılar, yabancı işçiler ya da yayalar.